Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Az Gelişmiş Ülkesin Sen, Aklını Başına Al!

Resim
Az gelişmiş ülkelerin akıl kullanımı nereden sağlanır? Bir ülkenin sosyal, kültürel, psikolojik ve siyasal gelişimi için atılacak adımı güçlendirecek en önemli yapı o ülkenin ekonomisidir. Az gelişmiş ülkelerde belli başlı özelliklerin kötü olması ve en önemlisi bir türlü ilerleyememesi de ülkeyi az gelişmiş yapar. Gelir düşüklüğü kıstası. Biz bir Etiyopyalının ortalama gelirinin bir İsviçrelinin ortalama gelirinin binde ikisi kadar olan bir dünyada, en alt %18’ lik dilimin 2 doların altında olduğu, Afrika koşullarında yaşayan 14 milyon insanımızın olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Evet, evet, dünya milyarderler listesinde 26 milyarderle derece yapan Türkiye, günlük harcaması 2 doları geçmeyen 14 milyon insanıyla da açlık sınırındaki ülkeler arasında yine dereceye girmeyi başarmış bir ülkeyiz biz. Gelelim ikinci kıstasa. Az gelişmiş ülkelerde doğum oranı yüksektir. Nüfus artışı ile ülkelerin gelişmişlik düzeyi ters orantılıdır. Hızlı nüfus artışı, kişi başına...

Hiç Ummadığımız İstihdam Formülü: Türkiye'deki Ormanlarımız!

Resim
Şu koskoca ormanlar, bir o kadar da yeni oluşacak ormanlar, bir de bu ormanlarda, dağlardaki kanyonlar… Baştan aşağıya ormanlarımızı iyileştirmeliyiz. Dip temizliği, çimlendirme, seyrekleştirme, hayvanları koruma, gençleştirme, içindeki meyveleri ve mantarları ayrı ayrı değerlendirme… Sadece içindeki yaşlı-kuru, eğri-büğrü, kesilmesi gereken ağaçlarımız bunları değerlendirdiğimizde, nasıl mı? Bunlar belli bölgelerde yapılacak fabrikalarda, talaş haline getirilip, sunta, suntalım, ahşap, parke gibi değerlendirilir. Sadece seyrekleştirmede yapılan değerlendirmelerde, ahşap dekorasyonlar, ahşap ve tomruk evler, kereste gibi değerlendirilir. Bu söylediklerim, ormanı yeniden yapılandırmada, elde edilecek istihdamı, ormanı yok etmeyeceğiz, yeniden kazanacağız. Bu arada da yüz binlere varan istihdam sağlanacaktır. Ormanlarımız tekrar yenilemede çeşitli orman fidanları yetiştirilir, yeni yerlerine dikimi sağlayacaktır. Bu şekilde devridaim sağlanmış olacaktır. ...

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN !

Resim
Hadi gel mavi gözlü Çanakkale'de 350 bin defa şehit düşelim, Sivas ve Erzurum'da kongreler yapıp İzmir'de ilk kurşunu sıkalım, yetmezse Antep'in Maraş'ın Urfa'nın adlarını tekrar değiştirelim, Sakarya'ya gidelim, olmadı ilk hedefimiz Akdeniz deriz... Belki Fatih de duyar sesimizi İstanbul'a gider bir çağı daha kapatırız_ Olmadı İran'a gider HAYIRDIR der geri döneriz... Sen gelirsen Süleyman'da gelir ve SEN Kİ FRANSA VALİSİ SİN diyerek başlayan bir mektup daha yazar_ Orduyu ayağa kaldırır Avrupa'ya kadar gideriz__ Gel mavi gözlü, bir daha çıkalım sokaklara ve bağıralım " NE MUTLU TÜRKÜM " diye. GEL MAVİ GÖZLÜ, SEN GELİRSEN HERKES GELİR, OLMADI TARİHİ TEKRAR YAZAR GİDERİZ...! CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...

Ceddin Senin de Deden, Neslin Niye Kemiren?

Resim
Bunları biz mi yaptık? 1. Jozef Stalin (Rusya, 1934-1939) 13 milyon mülteci ve 100 binlerce ölü. 2. Adolf Hitler (Almanya, 1939-1945) 12 milyon mülteci ve 2 milyon ölü ve kayıp. 3. Mao Tze Dong (Çin, 1966-1969) 11 milyon kişiye kültürel asimilasyon ve toplama kamplarında sayısı belli olmayan ölü ve kayıplar. 4. İspanyol ve Amerikalı kaşifler Amerika, 1492-1800) 7.9 milyon ölü ve kayıp. 5. Hideki Tojo (Japonya, 1941-1944) 5 milyon ölü ve kayıp. 6. Pol Pot (Kamboçya, 1975-1979) 1.7 milyon ölü ve kayıp. 7. Kim II Sung (Kuzey Kore, 1948-1994) 1.6 milyon mülteci ve toplama kamplarında ölü ve kayıp. 8. Menghitsu (Etopya, 1975-1978) 1.5 milyon ölü ve kayıp. 9. Charles DeGaulle (Cezayir, 1954-1962) 1 milyon ölü ve kayıp. 10. Yakubu Gowon (Biafra, 1967-1970) 1 milyon ölü ve kayıp. 11. Leonid Brezhnev (Afganistan, 1979-1982) 900 bin ölü ve kayıp. 12. Jean Kambanda (Ruanda, 1994) 800 bin ölü ve kayıp. 13. İngiliz Krallığı (Avustral...

ESKİ BİR TAPINAK YAZITI!

Resim
' Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü, dünyada herkesin bir öyküsü vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, ne kadar küçük olursa olsun ilgilen; hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış olmazsın. İşini öyle sev ki , başarılarının bedelini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni bir hayat başlatmış olacaksın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zaman kalmaz. Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır ö...

KAFAMDA DOLAŞANLAR, SINIRLARI AŞANLAR!

Resim
'' Kafada dolaşanlar herhangi bir gümrük vergisine tabi değildir ” Toplumun hukuk kuralları varsa, insanın da görgü kuralları vardır. Günlük yaşantılarında, belirli gün ve olaylarda, belirli bir grup içerisinde göstermeleri gereken hareket tarzları veya davranış biçimleridir, görgü kuralları. Sınıfta, lokantada, denizde, davette, toplantıda, işyerinde… Ancak, bu görgü kuralları, insanların belirli olaylar ve durumlarda, belirli bir yönde davranmalar ve bunun UZUNCA BİR SÜRE AYNI BİÇİMDE TEKRARLANMASI SONUCU oluşurlar. Örneğin; hastanın ziyaret edilmesi, ağızda lokma varken konuşulmaması, başkası konuşmasını bitirmeden araya girilmemesi, bir üçüncü kişi varken yanındakiyle gizli gizli konuşulmaması gibi. Bunları yetişkin birine yap diye anlatmak ne kadar zor olsa gerek. Alışılmış, çoğu kez kendiliğinden yapılmış olması gereken kurallar, yapalım olsun diyeceğimiz kurallar değil asla. Hep de anlaşılır ki, bazı kültürel, sosyal ve daha göz önünde olan toplumlarda, mekân...

Dar Açılarda Geniş Acılar!

Resim
Kürtaj konusunun özüne baktığımızda, öncelikle kadından ayrı bir can alma hakkının şuanda olduğu gibi sadece kadında olması değil, bu hakkın devlete de verilip verilmemesidir. Olumlu ve olumsuz yönleriyle düşünebilen herkesin düşündüklerini paylaşmak isterim: Bir grup vardır ki; aşağıdaki şekilde: Kürtajcılar bu hakkın sadece kadına ait olduğunu savunurlar, nedeni çok açıktır ki kadının o anki korkusunu, heyecanını kullanırlar, tıpkı sezaryen gibi… Asıl mevzu da hastanedeki bu konularla yetkili bireylerin noksan vicdanı ve çarpık psikolojisi ile karar vermeleriyle başlar. Değil midir sezaryenin sonucu mali çıkar? Oysa ki gerçekten gerekiyor mu, gerekmiyor mu ile kimsenin ilgilenmiyor olması ne acı. O yüzdendir ki özel hastanelerde  %90, devlet hastanelerinde %50 revaçta, aynı zamanda alanında meslek olma yolunda. Şip-şak sezaryenciler, keser-biçer kürtajcılar… Peki, hiç bakılıyor mu? Hayatı bir başkasının varlığı içinde süren bebeğin yaşama hakkı nasıl...

Ey CHP! Sen Git Eskin Gelsin Yerine!

Resim
Kurtuluş Savaşı bitti, Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyet demek, cumhur ( halk ) demek, cumhuriyetle yönetilmek, halk ile yönetilmek demektir. Halk yönetimi, parti yönetimi, seçme seçilme ile oluşum. Sen partilerin atasısın. Senin sorumluluğun çok büyük. Bu ülke doğduğunda senin ellerine teslim edildi.  Bir anne, bir baba şefkati ile terbiyesi ile kuralları ve şartları ile eline doğan bu bebeği büyütmeye çalıştın. Tabii ki şartlar zor. Savaşlardan çıkmış bitkin bir ülke. Fakir bir halk, hayvancılık -  çiftçilik ile geçinen bir millet. Tüm bu zorluklar karşısında büyük bir umut var kalplerinde; ATATÜRK ve Silah Arkadaşları, silahları bırakıp kalemleri almışlar ellerine. Koyulmuşlar TC.’nin yeniden dirilişine ve yapılanmasına. . . Halkın bu milleti eline alıp büyütmesine, gelişmesine katkı sağlaması, yani halkın kendi kendini büyütme ve geliştirme şekli. Ondan dolayı Cumhuriyet Halk Partisi ya. 1923 yılından 1950 yılına kadar, bu ülke senin ellerinde...