KAFAMDA DOLAŞANLAR, SINIRLARI AŞANLAR!
'' Kafada dolaşanlar herhangi bir gümrük vergisine tabi
değildir ”
Toplumun hukuk kuralları varsa, insanın da görgü kuralları
vardır. Günlük yaşantılarında, belirli gün ve olaylarda, belirli bir grup
içerisinde göstermeleri gereken hareket tarzları veya davranış biçimleridir,
görgü kuralları. Sınıfta, lokantada, denizde, davette, toplantıda, işyerinde…
Ancak, bu görgü kuralları, insanların belirli olaylar ve durumlarda, belirli
bir yönde davranmalar ve bunun UZUNCA BİR SÜRE AYNI BİÇİMDE TEKRARLANMASI
SONUCU oluşurlar. Örneğin; hastanın ziyaret edilmesi, ağızda lokma varken
konuşulmaması, başkası konuşmasını bitirmeden araya girilmemesi, bir üçüncü
kişi varken yanındakiyle gizli gizli konuşulmaması gibi. Bunları yetişkin
birine yap diye anlatmak ne kadar zor olsa gerek. Alışılmış, çoğu kez
kendiliğinden yapılmış olması gereken kurallar, yapalım olsun diyeceğimiz
kurallar değil asla. Hep de anlaşılır ki, bazı kültürel, sosyal ve daha göz
önünde olan toplumlarda, mekânlarda, şehirlerde bu görgü kuralları evet
uygulanıyor tarzındadır. Bu resmen bir muammadır! Yok, böyle bir şey, böyle bir
ayrım! Zannedilen toplumların aksine, bir toplumda yaşanan tek bir görgü
kuralı, o çok kültürüne, mekânlarına, insanlarına ve yaşantılarına aldandığımız
toplumlarda maalesef yok!
Bir görgü kuralının ihlali halinde kimse dövülmez, toplum
dışına itilmez, linç edilmez! Bazen de olması gereken bu dedirtmiyor mu sizce
de. Bence bazen tam da örtüşüyor olması gerekene. Görgü kuralı ihlali demek,
örf ve adet ihlali demektir. Nasıl ki kişi kendi davranışlarına, kendi yaşadığı
toplumda sahip olamıyor, onu hiçe sayıyorsa, o kişinin kendi insanına, toplumuna,
devlet ve milletine saygısı sıfır, onları da hiçe sayıyordur, dolayısıyla o
kişi devletinin hukukuna da saygısız ve hiçe sayandır. Bu kaçınılmaz!
İnsanlarla iletişimiz varsa yaşıyoruzdur, yoksa yaşam
zorlaşır, iletişimle mutluluk duyarız. İletişim zor olduğu kadar olması
gerekendir, olmazsa iyi de kötü de bir sonuç elde edemeyiz, sonuçsuz kalır
mutsuz oluruz. Bu da davranışlardaki görgü kurallarıyla mümkündür. Hayatta
görgü kurallarından yoksun bir insandan korkarım hep, mümkünse önümde arkamda
rast gelmesin. O durumda önüm arkam sobe. O insan artık kendini her şeyi
yapmakta görevli sanır, bu daha bir korkutucu. Ben çok mu görgü kurallarının
bilir kişisiyim, hayır, mutlak suretle benim de bilmediğim, uygulamadığım
kurallar vardır, ahkam kesmiyorum ben görgülüyüm, görgüsüzler
demiyorum, ancak bazı kurallar vardır ki, insana illa ki “ Hayır onu yapma, o
yapılmaz!” dedirtmez, insan bilir işte onun katiyen yapılmayacağını. Benimkiler
artık pes dedirten insanlardaki, işte bu gibi kuralları hiçe sayan insanlar
beni korkutan, ben de onları hiçe sayıyorum. Cahil olsun olmasın, kültürlü
olsun olmasın, çok gezen de olsun olmasın, çok bilen de olsun olmasın, insan
dediğin görgülü olsun yeter, üslubunu bilsin ve uygulasın yeter. Olursa en
görgülüsünden olsun.
Oysa örf ve adet kuralına uyulmamış olması, bireyi bir takım
sıkıntılarla karşı karşıya bırakmalı, kendi kendine kaldığında, oturup
düşündüğünde, beynindeki yapılmayacak davranışlar listesine ekleyip artık
komuta etmeli, etmeli ki bir ikincisini yapmamalı, ancak bu şekilde ilerler,
gelişir, her yer ve her şey. Önce insan olmaktır bütün vaka. İnsan önce bir
birey olacak, o birey toplumda yaşıyor, o toplumun kuralları olduğunu kendi adı
gibi bilecek ve uygulayacak, örnek olacak, işte o zaman gör sen o kurban olduğum
toplumu. İnsan tek başına devrim yaratır bu şekilde.
Hangimizin hoşuna gitmiyor, insanlarla iletişimde giriş,
gelişme bölümlerinde nasıl konuşması gerektiğini bilmesi, sonuç bölümde de
nasıl bitirmesi gerektiğini bilmesi, sonra arkasından ne güzel bir düzenliliktir
nasıl bir olması gerekliliktir, naziklik ve görgüdür diye hangimiz demiyoruz ve
bizim de arkamızdan denilmesini istemiyoruz? Düşünün ki; herkes birbirine bu
şekilde davranıyor, illa ki çıkarı olan çıkarını sağlayana değil, illa ki
menfaatlerin yarıştığı ortamlarda değil, ikiyüzlülükte o an ikinci yüzünü
takarak değil, o gün ki birinci kişiyle de otuzuncu kişiyle de konuştuğu
aynılıkta, değişmezlikte, olduğu gibi ve gönülden…
Görgü kuralı maddi değildir, maddiyata dayalı bir iş de değildir, bu anlamda insana biraz ağır
gelebilir, olmasa da olur gelebilir. Görgü kuralının yaptırımı manevidir. Görgü
kuralı maneviyat dolu bir iştir, maneviyatı güçlü insanların işi, o yüzden
aslında zor bir iştir, zoru da herkesten beklememek gerek, zaten yapamaz! Allah
görgüden yoksun insanlardan bizi uzak tutacağı gibi, iyi kanunların kötü
yargıçlar ve yöneticiler elinde olmasın da korusun! Her insanı şu cümledeki
özveriye davet ediyorum:“ İNSANIM, ÖZGÜR DOĞARIM. AMA SORUMSUZ DEĞİLİM.
ÖZGÜRSEM, SORUMLULUK SAHİBİYİM.”
“ Ne kadar anlatırsanız anlatın, hangi yöntemleri
kullanırsanız kullanın, bütün anlattıklarınız karşınızdakinin alabileceği
kadardır. ”
MEVLANA

Yorumlar
Yorum Gönder