Dar Açılarda Geniş Acılar!
Kürtaj konusunun özüne baktığımızda, öncelikle kadından ayrı
bir can alma hakkının şuanda olduğu gibi sadece kadında olması değil, bu hakkın
devlete de verilip verilmemesidir.
Olumlu ve olumsuz yönleriyle düşünebilen herkesin
düşündüklerini paylaşmak isterim:
Bir grup vardır ki; aşağıdaki şekilde:
Kürtajcılar bu hakkın sadece kadına ait olduğunu savunurlar,
nedeni çok açıktır ki kadının o anki korkusunu, heyecanını kullanırlar, tıpkı
sezaryen gibi… Asıl mevzu da hastanedeki bu konularla yetkili bireylerin noksan
vicdanı ve çarpık psikolojisi ile karar vermeleriyle başlar. Değil midir
sezaryenin sonucu mali çıkar? Oysa ki gerçekten gerekiyor mu, gerekmiyor mu ile
kimsenin ilgilenmiyor olması ne acı. O yüzdendir ki özel hastanelerde
%90, devlet hastanelerinde %50 revaçta, aynı zamanda alanında meslek olma
yolunda. Şip-şak sezaryenciler, keser-biçer kürtajcılar…
Peki, hiç bakılıyor mu? Hayatı bir başkasının varlığı içinde
süren bebeğin yaşama hakkı nasıl korunacak? Kim koruyacak?
Aslında zannedilen, güçlü sanılan sebeplerle kürtajın normal
karşılanma rahatlığı. En basiti, istenmeyen gebelik! Geçim sıkıntısından dolayı
çıkan sebeplerle kadın cenini aldırabilir, bu doğaldır. Hayır, kadın cenini
aldıramaz, doğurur, eğer istemiyorsa bebeği reddeder. Cami avlusu bebeklerinin
kaderleri böyle başlar nitekim. Bunu yapabilen annenin rahatlığı daha sonra da
devam eder. Bebeğe devlet de bakar, bunu için kurulmuş vakıflarda, evlat
edinmek isteyen bir dolu aileler de... Oysa ki annenin bebeği reddetmesi bir
‘hak’ değil, ‘özgürlüğünü kullanması’ dır. Kürtaj bir cinayettir, bebeği
reddetmek de çok ağır bir günah.
Kadının bozulan psikolojisi de kürtaj olmasını bir hak
sahibi ediyor kendisini. Psikolojisi bozulan bir zihniyet bana
başvurabiliyorsa, o halde ona göre, doğmuş bir insanın, büyümüş, hayattaki bir
insanın da ölme-öldürülme hakkı vardır. Farkı varsa söyleyin!
Kürtajcıların ve buna müsaade eden anneciklerin bir diğer
mevzusu da özürlü olduğu tespit edilen cenin öldürülür düşüncesidir. Özürlü
doğmuş bir insanın doğma ve yaşama hakkını yine bir insan elinden alıyor.
Vicdan, merhamet kaybı, en ileri seviyede faşistlik örneği… Kalp atışları
dinlenebilen bir cenini kesip biçmenin hesabını kim, neye göre verecek?
Aynı zihniyet ‘Bu bir günah evet, ancak Allah ile kul
arasında kalmalıdır, devlet bu işe karıştırılmamalıdır’ da der. Yahu sen Allah
ile kul arasında neyin kalmasını istediğinin farkında mısın? Allah ile kul
arasında değil, seninle beraber onca vicdansız kullar arasında kalanın ne
olduğunun farkında mısın? Devletin görevlerinden en önemlisi de bir canın
yaşama hakkını korumak değil midir, bunun farkında mısın?
Bir başka grup ise; tartışılmaya açık ama aşağıdaki gibi
güçlü düşünceler içendeler:
Kürtaj anne hayatını kurtarmak için yapılabilir çünkü
gebeliğin devam etmesi bazı durumlarda anne hayatını tehlikeye sokabilmektedir.
Kürtaj annenin fiziksel sağlığını korumak için de yapılabilir çünkü gebeliğin
devam etmesi annede var olan bazı hastalıkların daha fazla ilerlemesine neden
olabilir. Kürtaj işlemi annenin psikolojik sağlığını korumak için yapılabilir
çünkü anne sadece kendisini psikolojik olarak kötü hissettiği için veya doğurursa
psikolojisinin bozulacağını düşündüğü için bebeğini aldırabilir.
Tecavüz veya ensest ilişki sonucu oluşan gebeliklerin kürtajla alınması gerekir
mi, doğru mudur? Bebekte tespit edilen sakatlıklar nedeniyle kürtaj yapılabilir
mi? Bebeğin sakat bir şekilde de olsa doğabileceği ve hayatını devam
ettirebileceği durumlarda kürtaj yapılabilir mi? Sadece bebeğin ölümüne sebep
olabilecek sakatlıklarda kürtaj yapılabilir mi? Sosyoekonomik faktörler
nedeniyle kürtaj yapılabilir mi? Ailenin fakirlik nedeniyle veya daha fazla
çocuk istememeleri nedeniyle, çocuğa bakamayacaklarını düşünmeleri nedeniyle
kürtaj yapılabilir mi? vb. gibi sorulara da yanıt aranmaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, kadın ve onun bedeninin üzerinden
hoyratça yapılan ‘bedenin bana aittir’ tarzındaki erkek zihniyetinin
düşüncesizliğine bakacak olursak, durumun sadece kadın ve bedeni olmadığını
görürüz. Karı-kocanın herhangi küçük-büyük kavgasında belki de tartışmasında
erkeğin kendi çocuğunu taşıdığı gebe bir kadına uyguladığı şiddet ile bebeğini
düşüren ve ağlaya ağlaya onu aldırmaya giden bir kadının bu mevzusunda hangi
bedeninden, hangi cinselliğinden bahsedebiliriz?
Sonuç itibari ile kürtaj konusunu politika ile ayırt edip;
kürtajı konunun uzmanlarına, konunun sahiplerine; kadına ve kocaya, politikayı
da aynı şekilde konunun muhataplarına bırakmalıyız ki, farklı konu uzmanları
durduk yere çatışmasın. Bu arada bizler de verilen ihaleler, açılacak köprüler
ve havaalanları gibi devletin daha çok ilgilenip bizleri bilinçlendirmeleri
gereken konuları gözümüzden kaçırmayalım. Devletin insanlara kendi ideolojisi
doğrultusunda eğitim verme, ona kendi istediği yaşamı empoze etme hakkı yoktur,
ancak doğacak ve doğmuş insanı koruma görevi vardır. Ancak tabi ki yasayla
sınırlandırılmalı, öne çıkarılıp insanların bilinçlendirilmesi gereken bir
konu. Keyfi bir izlenim yaratmamalı, yaratılan bu keyfin önlenmesi içinde
yasanın saptanması gerekmelidir. Tıbben gereği yapıldı mı? –Evet. Dini açıdan
da insanları kendi ahlaki, vicdani, korkusuyla baş başa bırakalım. Böylece
Allah ile kul arasına girmemiş oluruz. Çünkü kürtaj yasaklansa da yasaklanmasa
da dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de bir şekilde yapılmaya devam edecektir
ve merdivenaltı, hijyenden yoksun olduğu için de daha çok ölümlere, ölüm
olmadığı zaman da kadının 2. ya da 3. gebeliğinin riskli olacağına, bunun
sonucunda da kadınların psikolojilerinin daha çok bozulacağına işarettir. Bu
konuşmaları ve icraatleri kadına şiddet konusunda göstersek, bence birçok şeyi
başından çözmüş oluruz, sonucunda ne kürtaja, ne buna yol açacak olumsuz
sebeplere malzeme vermiş oluruz. Bir bireyin, bir çocuğun, bir kadının huzuru
bence bir ülkeyi kalkındıracak güçtedir. Hem de dar açılarda geniş acılar
yerini geniş açılarda dar acılara bırakmış olur.
Ve ‘ DOĞAN HER ÇOCUK, ALLAH'IN İNSANLIKTAN ÜMİDİNİ
KESMEDİĞİNİN GÖSTERGESİDİR.’

Yorumlar
Yorum Gönder