HAFIZAMIN AJANDASI

‘TÜRKİYE, KIBRIS VE AB ÜÇGENİ’ konferansıyla Sayın Erdal Sarızeybek Girne Amerikan Üniversitesi’nde ‘EFELER’ gibi karşılandı. Tarih 5 Kasım 2009 Perşembe Gündemin ana konusu ‘Demokratik Açılım’ hakkında; aydınların ve bürokratların gerçeği göremez duruma getirildiğinden, medyanın gerçeği görmemizi engellediğinden, ülkedeki insanların huzurlu yaşamalarını istememeleri, bunun da nedenini ‘ülke kaynakları’ olduğundan bahsetti. Ve sözlerine şöyle devam etti: ‘ Başbakan-DTP ya da DTP-PKK. Dönüş bu değil, bu meydan okumak, yüreğimizi dağlamak, bu ateşle oynamaktır. Bunu 80’li, 90’lı yıllarda da yaşadık. Kardeşi kardeşe kırdırmak istiyorlar, şimdi de bunu Kürt-Türk deyip yapıyorlar. Daha 10 bin terörist var. Bunun gidişatı ne olur? -PKK sivil ordu kurar -Adalet siyasallaşır -İnsanlar çatışmaya sürüklenir. Ama bunlara izin vermeyeceğiz… Hükümet resmen açıklayamıyor. 12 kişi (akademisyen) toplantı yapıp, televizyonlarda dolaşıp biz...

İşte Atatürk’ün vasiyeti: “ Bakınız arkadaşlar, ben belki çok yaşamam. Fakat siz ölene dek Türk gençliğini yetiştirecek ve Türkçenin bir kültür dili olarak gelişmeye devamı yolunda çalışacaksınız. Çünkü Türkiye ve Türklük, uygarlığa ancak bu yolla kavuşabilir.” “Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” diyen Atatürk, 1932 yılında Türk Dili Tetkik Cemiyeti’ ni kuracaktır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkçeyi sadeleştirme işine girişilmiş, fakat bunda aşırıya gidildiği bizzat Atatürk tarafından tespit edilmiştir. Amaç; -Milli kimliğin en temel aracı olan Türkçenin yabancı diller boyunduruğundan kurtarılması, -Türkçenin güçlenmesi, -Milli kimliğin gelişmesiydi. Filozof Konfüçyüs’e sormuşlar; “sizi devletin en üst makamına getirseler, ne yaparsınız?”  Konfüçyüs: “Ülkedeki bilginlerini toplar, dili gözden geçirmelerini isterdim” demiş. Bu cevaba şaşıra...